top of page
Image by Emre

AMASYA
TARÄ°HÄ°NE
TANIKLIK
EDÄ°N

AMASYA: ÅžEHZADELER KENTÄ°

Bir gün Türkiye’de “Sıradışı Ä°nsanlarıyla Ünlü Kentler Albümü” gibi bir çalışma yapılsa, kimsenin kuÅŸkusu olmasın, Amasya bu albümün hem ilk sayfalarına yerleÅŸecektir, hem de en çok yere sahip illerin başında gelecektir.
Osmanlı Devleti’nin kaderini belirleyen, sarayın çok önemli yöneticileri bu kentle iliÅŸkili olduÄŸu için kentin adının önüne “Åžehzadeler Kenti” unvanı konmaktadır; öte yandan devlet egemenliÄŸini temellerinden sarsan Babai ayaklanmasının önderi Baba Ä°shak’ın mekânı da Amasya’dır. Bulunabilen eserleri yeryüzünün neredeyse bütün dillerine çevrilen Strabon; bilinen aÅŸk imgelerinin çoÄŸundan farklı olarak emekle, kent yaÅŸamıyla, iÅŸlevsellikle ve yaÅŸamsallıkla iliÅŸkilendirilmiÅŸ bir aÅŸk söylencesinin kahramanları Ferhat ile Åžirin’le hemÅŸeridir. Ä°ÅŸte bu kent Karadeniz Bölgesi’nin orta kısmında yer almaktadır ama deniz kıyısı olmadığı için iklim bakımından da yaÅŸam kültürü açısından da bir deniz kentinden çok Ä°ç Anadolu bölgesinin özelliklerini sergilemektedir.

Amasya doÄŸudan Tokat, güneyden Tokat ve Yozgat, batıdan Çorum, kuzeyden Samsun illeriyle çevrilidir. Ä°lin yüzölçümü 5.701 km²dir.

Dünyaca ünlü gezgin ve coÄŸrafya yazarı Strabon, kendi kentini ÅŸöyle tanımlamaktadır:
“… Benim kentim içinde Ä°ris (YeÅŸilırmak) nehrinin aktığı geniÅŸ ve derin bir vadide kurulmuÅŸtur. Ä°nsan emeÄŸi buraya hem kent, hem kale karakterini kazandırmıştır. Çünkü burası çok yüksek ve sarp kayalardan oluÅŸmakta ve bu kaya kütleleri dimdik bir biçimde nehre doÄŸru inmektedir... Ve nehrin sahilinde kentin kurulmuÅŸ olduÄŸu bölümünde bir duvar ve her iki tarafta da sivri tepelere doÄŸru uzanan duvarlar vardır. Kayadan oluÅŸan bu tepeler iki tane olup doÄŸal bir ÅŸekilde muhteÅŸem birer kule gibi yükselmektedir. Bu çevre içinde kralların hem sarayları hem de mezar anıtları bulunmaktadır. Her ne kadar ÅŸimdi bir eyalet ise de Amaseia (Amasya) bir zamanlar krallara aitti...” 

Ä°l genelinin deniz seviyesinden ortalama yüksekliÄŸi (rakım) 1.150 m, il merkezinin ise 411.069 m.dir. 

Amasya ve çevresi çok farklı jeolojik dönemlerin ortamlarında oluÅŸmuÅŸ birbirinden çok farklı kaya toplulukları ile zengin ve oldukça karmaşık bir jeolojik yapıya sahiptir. Bölgede gözlenen kaya birimleri günümüzden yaklaşık olarak 430 milyon yıl önce oluÅŸmuÅŸtur. Amasya, “Sakarya Kıtası” olarak isimlendirilmiÅŸ eski bir kıtanın doÄŸu uzantısını oluÅŸturan; batıda Çankırı havzası, güneyde Neotetis okyanusunun sınırı, kuzeyde ise Kuzey Anadolu Fayı ile sınırlanan Tokat masifinde yer almaktadır. Bu gerçekten görkemli coÄŸrafik bölge, “Pontidler” olarak adlandırılan ve tüm Karadeniz ÅŸeridi boyunca izlenen daÄŸ kuÅŸağının bir parçasıdır. 

Amasya hem YeÅŸilırmak Nehri’nin ana kollarının birleÅŸtiÄŸi hem de daÄŸların birleÅŸtiÄŸi bir noktadadır. Bunun jeolojik ve üretim kültürü bakımından karşılığı ÅŸudur: Amasya engebeli bir yüzey ÅŸekline sahiptir ama bu kentin düzlükleri hem tarımsal üretim, hem yaÅŸama kültürü bakımından verimli ve zengindir. 

Amasyalı aristokrat bir ailenin çocuÄŸu olan Strabon, Amasya’da doÄŸmuÅŸtur. Strabon Nysalı Aristodemos, Seleukialı Xenorcos, Tyrannion gibi dönemin ünlü eÄŸitimcilerinden dersler almıştır. Nil yöresini gezen Strabon’un gençken kendi vatanı olan Amasya’ya, Toros DaÄŸları’ndaki dar geçitlere, o dönemde Augustus’un olduÄŸu Kerinthe’ye gittiÄŸi bilinmektedir.
MÖ 44 yılında Roma’ya giden coÄŸrafya bilgini, orada uzun yıllar kalmıştır. Alexandria’da uzun süre kalan Strabon, Anadolu’da Sinop ve Kyzikos, Nikaia, Kapadokya, Tarsus, Seleukia, Mylasa, Alabanda, Trableis, Synnada, Magnesia, Smyrna gibi kentleri de gezmiÅŸtir. Strabon’un, tarih, coÄŸrafya ve felsefe konularında çalıştı ve yapıtları vardır. 43 ciltlik tarih çalışması, en önemli yapıtlarındandır. Eserin ilk dört cildi Ä°skender tarihini anlatır. Biyoloji, matematik, astronomi, coÄŸrafya alanlarında yapıtlar üretmiÅŸtir. “Geographica” (CoÄŸrafya) pek çok dile çevrilen en ünlü yapıtıdır. 

AMASYA’NIN KISA TARÄ°HÄ° 
Avrupalı tarihçiler Maspero ve Morgan’a göre Hitit Konfederasyonunu oluÅŸturan 13 hükümetten biri de Amasit’tir. Amasya Kalesi ve civarı bu hükümetin merkeziydi.
Amasya’da höyüklerde bulunan çanak çömlek, silah kalıntıları ve mimari izler, kentin tarihinin Neolitik ve Kalkolitik çaÄŸlara indiÄŸini göstermektedir. Amasya’nın bir akarsu kenarında olması, çeÅŸitli akarsuların yolu üzerinde bulunması, denize ulaşım kolaylığı, daha sonraki yüzyıllarda ipek yoluyla iliÅŸkilenmiÅŸ olması gibi doÄŸal özellikleri burada yerleÅŸik yaÅŸamın kurulmasına olanak saÄŸlamıştır. 


Ä°lk Tunç Çağı ve Orta Tunç Çağı:
Ovasaray Köyü Hamam Tepesi HöyüÄŸü, SarımeÅŸe Künbet Höyük, KeÅŸlik ve Ayvalıpınar höyükler ile Suluova ilçesi Kanatpınar Köyü, Devret Höyük ve Deveci Köyü, YoÄŸurtçu Baba Höyükleri, Amasya’da Kalkolitik ÇaÄŸa iliÅŸkin önemli veriler sunmaktadır. 

Amasya’da, Ä°lk Tunç Çağı’nda (MÖ 3000-2500) yoÄŸun bir yerleÅŸmenin olduÄŸu bilinmektedir. Bu dönem yerleÅŸmelerine merkez ilçedeki Yassı Höyük (Oluz Höyük), GümüÅŸhacıköy’deki Sallar Höyük, Merzifon, Hayrettin Köyü, Delicik Tepe ve merkeze yakın Kayadüzü höyükleri Göynücek ilçesindeki Gediksaray Höyük, Alakadı Köyü, Türkmenlik Tepe HöyüÄŸü örnek verilebilir.

Amasya, Mezopotamya yazılı belgelerinde, Orta Tunç Çağı’nda (MÖ 2500-2000) “Hatti Ülkesi” olarak bilinen uygarlığın sınırları içerisinde ve Anadolu’da güçlü bir uygarlık kurmuÅŸ olan Hattilere ait önemli yerleÅŸmelerden biridir. Amasya Merkez ilçeye baÄŸlı Mahmatlar HöyüÄŸü bu bakımdan önemli bir bulgudur. Daha sonra Amasya’yı da içeren bölgeye egemen olan Hititlere dâhil olmuÅŸtur. 

Hititlerin Amasya’daki önemli yerleÅŸim yerlerinden biri Amasya Merkez DoÄŸantepe (Zara) Beldesi’dir. Bu beldede bulunmuÅŸ olan ve MÖ 1400-1200 yılları arasına tarihlendirilen Hitit Fırtına Tanrısı TeÅŸup’un bronz heykelciÄŸi günümüzde Amasya Müzesi’nde sergilenmektedir.
Hitit egemenliÄŸinin son bulmasıyla Anadolu’da baÅŸlayan; “Karanlık ÇaÄŸ” olarak adlandırılan ve 400 yıldan fazla devam eden bir dönemin ardından Friglerin egemenliÄŸi en belirgin egemenliklerden biridir. MÖ 750’den sonra siyasal bir güç olarak tarih sahnesine çıkan Frigler, Kral Midas döneminde (MÖ 725-675) sınırlarını geniÅŸletmiÅŸ ve bunun sonucunda Amasya yöresi de Friglerin egemenlik sahası içerisinde kalmıştır. Frigler, MÖ 676 yılında Kafkaslar üzerinden gelen Kimmerlerin ÅŸiddetli saldırıları karşısında dayanamayarak kısa sürede güçlerini kaybetmiÅŸ ve yıkılma sürecine girmiÅŸtir. Yeni egemenler Karadeniz Bölgesi’nde yayılmış, bu dönemde Amasya ve civarı da Kimmerlerin egemenlik alanına girmiÅŸtir. Kimmerler pek çok yanlarıyla birlikte ağırlıklı olarak savaÅŸ araç gereçleriyle anılan bir devir yaratmıştır. Amasya GümüÅŸhacıköy’ü, Ä°mirler’deki bir kurgandan çıkarılarak Amasya Müzesi’ne getirilen madenî savaÅŸ aletleri de bu döneme ait eserlerdendir. 

Lidyalılar, Medler, Persler:
Anadolu’daki iki büyük güç olan Lidya ve Med devletleri arasında beÅŸ yıl boyunca süren savaÅŸ son bulunca Kızılırmak sınır olarak kabul edilmiÅŸ ve bunun üzerine Amasya, Pers egemenliÄŸine kadar Medlerin sınırları içerisinde kalmıştır. Kısa süren Med egemenliÄŸinden sonra Amasya, MÖ 547/46 tarihinde Pers Ä°mparatorluÄŸu’nun kurucusu Kyros’un Lidya kralı Kroisos’u yenmesi üzerine Anadolu’nun büyük çoÄŸunluÄŸu gibi Pers idaresi altında kalmıştır. Bu dönemde Amasya yaklaşık iki yüz elli yıl boyunca “Kapadokya Satraplığı” olarak bilinen bölgenin doÄŸu sınırları içerisinde kalmıştır. 

MÖ 333 yılında meydana gelen Ä°ssus Savaşı’nda; Pers kuvvetlerinin Büyük Ä°skender’in güçleri karşısında yenilmesi sonucunda, Amasya’nın da içinde bulunduÄŸu Kuzey Kapadokya Bölgesi dışında Anadolu’nun büyük bir kısmı Makedonya Krallığı’nın egemenliÄŸine girmiÅŸ ve böylelikle tarihte Helenistik ÇaÄŸ olarak bilinen ve Anadolu’da etkisini daha çok kültürel ve sanatsal boyutta hissettiren bir dönem baÅŸlamıştır. Bu dönem, özü itibariyle doÄŸu ile batı inanç ve kültürlerinin sentezi olan bir dönemdir. Büyük Ä°skender’in ölümünden sonra halefleri imparatorluÄŸun birliÄŸini saÄŸlayamamış ve imparatorluk çeÅŸitli krallıklara bölünerek dağılmıştır. 
Bu geliÅŸmeler yaÅŸanırken MÖ 301 yılında Pers kökenli Mithridates Ktistes, Mithridates Krallığını kurarak Amasya’yı baÅŸkent yapmıştır. BaÅŸkentin V. Mithridates Euergetes (MÖ 150-120) döneminde Sinop’a nakledilmesine kadar uzun yıllar Mithridates Krallığı’nın baÅŸkenti olarak kalmış olan Amasya’da, büyük bir imar faaliyeti baÅŸlamış ve özellikle Mithridates Eupator döneminde bu faaliyetle birlikte ÅŸehir bir kültür merkezi haline gelmiÅŸtir. Bu dönemde; Mithridates Krallığı ile Roma Ä°mparatorluÄŸu arasında özellikle V. Mithridates zamanında geliÅŸen iyi iliÅŸkiler, Mithridates Eupator döneminde (MÖ 111-63) tersine dönmüÅŸ ve bunun sonucunda uzun yıllar süren Mithridates savaÅŸları yaÅŸanmıştır. En son MÖ 63 yılında Mithridates Eupator ile Romalı General Pompeius’un orduları arasında yapılan savaÅŸta Eupator’un yenilmesi üzerine Amasya, Roma askerleri tarafından iÅŸgal edilerek tahrip edilmiÅŸ, Pompeius, Mithridates Krallığı’nın egemenliÄŸine son vererek topraklarını Bithynia bölgesiyle birleÅŸtirerek Bithynia-Mithridates Eyaleti’ni oluÅŸturmuÅŸ, Amasya ve civarı Roma egemenliÄŸi altına girmiÅŸtir. 

Roma Ä°mparatorluÄŸu ve Bizans Devri:
Parthların Karia’ya kadar olan bölgeyi iÅŸgal etmeleri üzerine Roma Ä°mparatoru Antonius’un kuvvetleri Parthları yenerek onları Anadolu’dan atmıştır. Bu olaydan sonra Anadolu’ya gelen Antonius, Parthların saldırılarını önlemek amacıyla kendi toprakları ile Parthlar arasında tampon bir bölge oluÅŸturmak için bazı küçük krallıklar kurdurmuÅŸtur. MÖ 39 yılındaki bu geliÅŸmeye göre; içinde Amasya’nın da bulunduÄŸu Mithridates Bölgesi, II. Pharnakes’in oÄŸlu Darius’a verilmiÅŸtir.
 
MÖ 25 yılında Ä°mparator Augustus (MÖ 27-MS 14) kendisine baÄŸlı Provincia Galatia Eyaleti’ni kurarak birçok bölgeyle birlikte Mithridates Galaticus Bölgesi’ni de bu eyalete baÄŸlamıştır. 

Roma Ä°mparatorluÄŸu döneminde eyalet statüsünde olan Amasya, aynı zamanda eyaletler arası yol sisteminin de merkezi konumuna gelmiÅŸtir. ÖrneÄŸin Galatya ve Kapadokya yolları Amasya’da son bulmaktadır. Amasya’da Ä°mparator Domitianus’tan (MS 81-96) itibaren Severus Alexander (MS 222-235) dönemine kadar ÅŸehir sikkeleri darp edildiÄŸi de bilinmektedir. Bu sikkelerden birçoÄŸu günümüzde Amasya Müzesi sikke koleksiyonunda yer almaktadır. 

Amasya ÅŸehri; Ä°mparator Diocletianus sonrasında Diospontus’un dinsel ve idarî merkezi durumuna gelmiÅŸ ve 8. yüzyıldan itibaren ise Bizans’ın askerî vilâyetlerinden (thema) olan Armeniakon Kaleleri arasında yer almıştır. 

Anadolu Selçuklular ve Beylikler Devri:
Büyük Selçuklu ordusunun 1071 Malazgirt Savaşı’nı kazanması üzerine Sultan Alparslan’ın mahiyetinde bulunan üst düzey komutanlar, Anadolu içlerine doÄŸru akınlara baÅŸlamıştır. Bu akınlar sonucunda Anadolu’daki Bizans egemenliÄŸi sona ermiÅŸ ve kazanılan topraklarda, fetihleri yapan komutanlar Selçuklu Devleti’nin izniyle içiÅŸlerinde bağımsız beylikler kurmuÅŸlardır.

Bu süreçte Amasya ve civarı DaniÅŸmend Ahmet Gazi tarafından fethedilerek bölgede Türk egemenliÄŸi dönemi baÅŸlamıştır. DaniÅŸmendliler’in yaklaşık yüzyıl süren egemenlik dönemi Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan’ın 1175 yılında Amasya’yı ele geçirmesiyle sona ermiÅŸtir. Amasya da Selçuklu egemenliÄŸi altına girmiÅŸtir. II. Kılıç Arslan uzun süren saltanatı sırasında Selçuklu Devleti'ni on bir oÄŸlu arasında paylaÅŸtırmıştır. Bu paylaşım sırasında Amasya Nizameddin ArgunÅŸah’ın hissesine düÅŸmüÅŸtür. Nizameddin ArgunÅŸah’ın kardeÅŸi II. Rükneddin SüleymanÅŸah’ın (1196-1204) Selçuklu saltanatını ele geçirmesi üzerine birçok yöre gibi Amasya da bu sultana baÄŸlı bir il haline gelmiÅŸtir. 

Babai İsyanı, Moğollar, Eratna Devleti:
Anadolu Selçuklu Hükümdarı Alâeddin Keykubad, MoÄŸolların bir tehdit unsuru haline gelmesi üzerine olası bir MoÄŸol saldırısına karşılık komÅŸusu Harezm beylerinin deneyimlerinden yararlanmak amacıyla bazı illeri onlara timar (dirlik) olarak vermiÅŸtir. Amasya bu dönemde timar olarak Bereket Han’a verilmiÅŸtir.

Sultan Alaaddin Keykubad (1220-1237) sonrasında ülkenin iyi yönetilememesi Selçuklu Devleti’nde bazı toplumsal olayların meydana gelmesine neden olmuÅŸtur. Babaîlerin isyanı bu dönemde ve daha sonraki dönemleri önemli ölçüde etkileyecek büyük bir ayaklanmadır. Baba Ä°lyas önderliÄŸinde baÅŸlayan bu baÅŸkaldırıda, Baba Ä°shak hareketi Kefersud Köyü’nden baÅŸlatmış ve bu baÅŸkaldırı süresince yaÅŸanan geliÅŸmelerde Amasya önemli bir tarihi mekan olarak olaylara tanıklık etmiÅŸtir. BaÅŸkaldırının büyüyerek yayılması sonucu, Sultan II. Gıyaseddin Keyhüsrev (1237-1246) ihtiyaten Kubadabad Kalesi’ne çekildi. Bu sırada Amasya Subaşılığı’na atanan ArmaÄŸanÅŸah hareketin bastırılması için görevlendirildi. Sonuçta bastırılan Babaîler baÅŸkaldırısının önderi Baba Ä°lyas, Hacı ArmaÄŸanÅŸah tarafından tekkesinde ele geçirilerek Amasya Kalesi burçlarına astırıldı. 

Selçuklu Devleti’nin 1243 KösedaÄŸ Savaşı’nda MoÄŸollara yenilmesinden sonra Anadolu’nun neredeyse her yanı yaÄŸmalanmaya baÅŸlanmış ve Selçuklu Devleti yarım yüzyılı geçkin bir süre MoÄŸollar tarafından yaÄŸmalanmış ve bundan Amasya da etkilenmiÅŸtir.
 
Anadolu’yu iÅŸgal etmiÅŸ olan MoÄŸollar daha çok Amasya’nın da içinde bulunduÄŸu Orta Anadolu Bölgesi’ne yerleÅŸmiÅŸlerdir. 

Ä°lhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır Han’ın 1335 yılında ölümü sonrasında, Ä°lhanlıların Anadolu genel valisi bulunan Sultan Alâeddin Eratna bağımsızlığını ilan ederek Eratnalılar Devleti’ni kurmuÅŸ ve Amasya 1341 tarihinde Eratnalılar’ın egemenliÄŸi altına girmiÅŸtir. Sultan Eratna’dan sonra devlet yönetimi otoritesini önemli ölçüde yitirmiÅŸ, bozulmalar yaÅŸanmıştır. Eratna Devleti naibi Kadı Burhaneddin ile 1381 yılında yaptığı savaÅŸta hayatını kaybeden Hacı Åžadgeldi PaÅŸa’dan sonra oÄŸlu Fahrettin Ahmet Bey Amasya EmirliÄŸi görevini üstlenmiÅŸtir.

Osmanlı Devri:
Yıldırım Bayezid’in Ankara Savaşı’nda (1402) Timur’a yenilerek esir düÅŸmesi ve sonrasında ÅŸehzadeleri arasında meydana gelen taht kavgaları üzerine, Fetret Devri olarak bilinen bu dağılma sürecinde Osmanlı birliÄŸini saÄŸlamaya çalışan ve bunda da baÅŸarılı olan Çelebi Sultan Mehmet, bu mücadele yıllarında Amasya’yı kendisine merkez edinmiÅŸtir. 1402 yılında Yakut PaÅŸa’nın Amasya Emiri olduÄŸu dönemde, Timur tarafından Kara DevletÅŸah Amasya’ya emir olarak atanmış, fakat Kara DevletÅŸah, Amasya halkı ve ileri gelenlerince “zalim bir insan” olarak bilindiÄŸinden onun emirliÄŸi tanınmamış ve ÅŸehre girmesine izin verilmemiÅŸtir. Çelebi Sultan Mehmet, Kara DevletÅŸah’la savaÅŸarak bozguna uÄŸratmış ve Kara DevletÅŸah savaÅŸ meydanında öldürülmüÅŸtür. 

Osmanlılar Devri’nde Amasya, 15. yüzyılın ilk yarısından itibaren ÅŸehzadelerin görev yaptığı bir sancak ve aynı zamanda Eyalet-i Rum’un da merkezi konumundadır. 

Amasya, Yörgüç PaÅŸa’nın Beylerbeyi olduÄŸu dönemde (1422-435); Sivas, Tokat, Çorum ve Samsun sancaklarından müteÅŸekkil bir vilayettir. Bu dönemde Amasya’ya “Vilayet-i Rum” deniliyordu.

Osmanlılar Devri’nde Amasya’da görülen önemli olaylardan biri de tarihte Celalî Ä°syanları olarak bilinen toplumsal olaylardır. Amasya’da büyük kargaÅŸaların yaÅŸandığı bu dönemde, 16. yüzyılda Celalî grupları daha çok YeÅŸilırmak Havzası’nda hareket etmiÅŸtir. 

Amasya, Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu devrinde, tarihsel bir antlaÅŸmaya da ev sahipliÄŸi yapmıştır: 1555 yılı Nisan ayı sonunda yapılmış olan ve tarihe “Amasya AntlaÅŸması” olarak geçen bu antlaÅŸma Ä°ran-Safevî Hanedanı’yla yapılmış ilk antlaÅŸmadır. Bu sırada Kanunî Sultan Süleyman Amasya’da ikamet etmekteydi. 

Cumhuriyet Devri:
Sivas Vilayeti’ne baÄŸlı Amasya Sancağı’nın Milli Mücadele’de önemli bir yeri bulunmaktadır. Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıktığı kabul edilen Osmanlı Devleti ile Ä°tilaf Devletleri arasında 30 Ekim 1918’de Mondros AteÅŸkes AnlaÅŸması imzalanmıştır. Bu anlaÅŸmayı kendi çıkarları doÄŸrultusunda yorumlayan Ä°tilaf Devletleri, Anadolu’yu yer yer iÅŸgal etmiÅŸtir. Bu iÅŸgaller karşısında Anadolu Halkı, Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri’ni kurmuÅŸtur. 

Mustafa Kemal, padiÅŸah ve hükümetiyle bir kurtuluÅŸ mücadelesi verilemeyeceÄŸine, kurtuluÅŸun bir halk hareketiyle gerçekleÅŸebileceÄŸine inandığından Anadolu Halkı ile buluÅŸmak, Kuvay-i Milliye güçlerini birleÅŸtirmek üzere 9. Ordu MüfettiÅŸi göreviyle 16 Mayıs 1919’da Ä°stanbul’dan ayrılıp, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a, 25 Mayıs 1919’da Amasya Sancağı’na baÄŸlı Havza Kasabası’na gelmiÅŸtir. Mustafa Kemal PaÅŸa, Samsun’dan ayrılmadan önce Zile’de bulunan Binbaşı Cemil Vahit (Toydemir) Bey’den Amasya hakkında bilgi istemiÅŸ, Amasya’daki en nüfuzlu ÅŸahsiyetin Müftü Hacı Tevfik Efendi olduÄŸunu öÄŸrenmiÅŸtir. 26 Mayıs 1919 günü Havza’dan Amasya Müftüsü Hacı Tevfik Efendi’ye Havza’da yaptığı konuÅŸmanın bir özetini ve Amasya’ya doÄŸru yola çıkacağını bildirmiÅŸ ve söz konusu telgrafına çok kısa sürede ÅŸu cevabı almıştır. “-Amasya Halkı, Müdafaa-ı Vatan ve Muhafaza-ı Din ve Devlet yolunda mücadele edenleri baÄŸrına basmakla müftehir olacaktır…” Amasyalılar, 12 Haziran 1919’da Culus Tepe’de konuÄŸunu karşılarken Müftü Hacı Tevfik Efendi, Mustafa Kemal PaÅŸaya hitaben “-PaÅŸam! Bütün Amasya emrinizdedir…Gazanız mübarek olsun!...” demiÅŸtir.

​

Kaynak: https://amasya.ktb.gov.tr/TR-59475/tarihce.html#:~:text=D%C3%BCnyaca%20%C3%BCnl%C3%BC%20gezgin%20ve%20co%C4%9Frafya,kent%2C%20hem%20kale%20karakterini%20kazand%C4%B1rm%C4%B1%C5%9Ft%C4%B1r.

bottom of page